1 Ağustos 2020 Cumartesi

GÖRSEL TEKNOLOJİ VE ZAMANSAL ÇIKARIMLAR

    Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte eski filmler, videolar, fotoğraflar da restore edilir oldu. Artık bu zaman tanıkları daha dün çekilmiş gibi hissettirebiliyor. 50 yıl önce çekilen bir kayıt sanki biraz önce çekilmiş gibi canlı, üzerindeki ölü toprağı kalkmış, duru bir şekilde izleyicisine göz kırpıyor.                   
    Geleceğim nokta şu. Eskiden yani bundan 20, 25 yıl önce, henüz eski kayıtları bu denli restore etme olanakları bu kadar sık kullanılmıyorken, eski bir videoya baktığınızda yahut eski bir filme, o dönem ile yaşadığınız dönem arasında bariz, hissedilir bir çizginin olduğunu düşünebilirdiniz. Yani en azından hissedebilirdiniz. 
    
    Siyah beyaz filmler, renkli de olsa soluk fotoğraflar, silik, çizgili videolar bizlere hep eski olduklarını, eskide kaldıklarını, belki o kayıtlardaki insanların bizden çok farklı olduklarını bilinçaltımıza kazırlardı. 

    Farklı derken, çağ olarak, zaman olarak, bizim onlardan çok önde olduğumuz, geliştiğimiz (!) izlenimine kaptırırlardı bizi. Ancak günümüz teknolojisi bu eski kayıtları yeniliyorken, daha dün çekilmiş gibi, canlı kılıyorken, bilinçaltımıza yerleşmiş bu eski düşünceyi de sarsıyor. 
    
    Bakıyorsunuz ki aslında 50 yıl önce de işleyiş aynı işleyiş, süreç aynı süreç, döngü aynı döngü. Yani elbet bunu biliyoruz ama bu yenilenen materyaller bize bunu görsel olarak da sunuyor. Hele o renklendirilen siyah beyaz videolar... Yüz küsur yıllık bir videoya denk geliyorsunuz, bakıyorsunuz renklendirilmiş ve o insanlar yanınızda gibi. 
    
    Hâlâ yaşıyor gibi... Daha dün gibi... Daha bir sarsıyor sizi bu durum. Eskiden hissettiğiniz o bariz çizgi aslında yokmuş diyorsunuz. Aslında siz de sürecin bir parçasısınız ve zamanı gelince o kayıtlardaki nice yüz gibi sonsuzluğa uzanacaksınız. Zamanın o tanımsız, bilinmez gücünü daha bir yakından hissettiriyor sizi bu teknoloji. Görsel hafızanızı uyarıp bilinçaltınızı sarsıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder